Her takımın bir futbol ideolojisi vardır yada bir ideoloji,sistem edinmeye çalışıyordur. Günümüz futbolunda artık her dakikanın planlandığı, yeteneğin ve doğaçlama futbolun yavaştan rafa kalktığı bir yapı var. Türkiye'ye gelecek olursak Avrupa'yı taklit eden, kendi futbolcu profilinin algılayamayacağı taktikleri oynamaya çalışan bu sebepten dolayı Avrupa'da mart'ı görmeyi 100 yılda 2-3 kere başarmış 3 büyük takım ve ne yazık ki onların büyüklük hikayelerinden kendine pay çıkarıp onlar gibi olmaya çalışan,bu yüzden geleceği karanlık,sıkıntılı anadolu takımları var.
Gelgelelim BEŞİKTAŞ'ımıza... Milne'lerden Toshack'a,Daum'lardan Tigana'ya son olarak Schuster'e kadar Beşiktaş, çoook farklı sistemlerle çook kısa süre içerisinde defalarca kez denendi. Daum'un savunma anlayışı, Milne'in göbekten kanada hızlı oyunu, Toshack'ın disiplinli oyun yapısı Beşiktaş'a şampiyonluklar getirdi. Son dönemde ise sistem denemeleri sabırsız taraftar, popülist başkan ve yanlış teknik direktör tercihleriyle BEŞİKTAŞ, on yılda bir şampiyon olan ve 3. büyük olmayı kabullenmiş bir yapıya kavuştu.
Allah muhafaza elimiz iki tane iyi kanat oyuncusu görmesin hemen bas 4-4-3'ü, zaten beklerin çok kaliteli ya!
Neyse bu seneyi konuşmadan önce geçen seneyi konuşmak lazım. Schuster'in her zaman arkasında olan birisiydim, eğrisiyle doğrusuyla en azından büyük bir kalitedir. Sistemine sadık bir adamdır ama tek eksiği şu ülkenin ortamına ayak uyduramayışıydı. Bu ülkede futbol skora göre yorumlanır.10 gazetenin dokuzunda spor değil skor yorumcuları vardır zaten gerçek futbol yorumcusu diyebileceklerimiz sınırlıdır. (Güntekin Onay,Mehmet Demirkol,Rıdvan Dilmen,) birde şaklabanlar vardır ki onları hiç sormayın. Ama işte bu adamların eline biri kalem vermiş, demiş ki sen yaz ben de yayınlıyım. Bu adam açmış word'ü başlamış yazmaya. Beşiktaş tek kale oynayıp 1-0 yenilmiş mi! Sallamaya başlamış Schuster'e... Bizim başkan da çok meraklıdır teknik direktör değiştirmeye, birde hali hazırda "Beşiktaş'ın çocuğu" acıtasyonu olunca gönder Schuster'i gitsin, zaten disiplinsiz değil mi?
Neyse, Schuster'i öyle veya böyle gönderdik her zaman ki gibi kendimizce haklı sebeplerimiz oldu yerine Tayfur'u getirdik. Öncelikle şu Beşiktaş'ın çocuğu meselesine açıklık getirmek lazım. Eğer böyle bir statü varsa Tayfur Havutçu bunun A babasıdır,eyvallah. Ama yarın öbür gün bu takımın sıkıntısında, buhranlı vaktinde takımın başına hep Beşiktaş'ın çocuğu geçecekse vallahi yandık. Çünkü Takoz Recep'te Ali Eren'de Niyazi'de baya baya Beşiktaş'ın çocuğudur yani...
Şaka bir yana geçen sene Kiev maçları, Beşiktaş'ın skor odaklı futbola hiç uygun olmadığını gösterdi. Beşiktaş belki de evinde 2-1 kaybetse her şey daha farklı olacaktı.Quaresma o tekmeyi atmayacaktı belki de Kiev'de işin rengi değişecekti ama her zamanki gibi duygularımızla hareket ettik. Önce salak saçma gollerle İnönü'de elenmeyi garantiledik (ohh, mis) sonra bu seneyi de neredeyse kaybettirecek (Ah Gabulov o kafayı soksaydı o maç 3-0 bitip uzasaydı siz o zaman görün) bir kırmızı kart gördük. Hazır Alania demişken başımıza sarılan "yardımcı antrenör" denen ama nedense benim üzülerek teknik direktör görevini yaptığını gördüğüm Carvalhal diye bir adam getirdiler.Bu adamı tanıyan eden- hadi o önemsiz geçelim -Alania ve Eskişehir maçlarında yaptığını anlayan varmı? Ben anlamadım. Israrla, Egemen-Sivok (ki iki süpürücü nasıl yanyana oynatılır ben hala anlamış değilim) oynatan, takımın savunmadan top çıkaramayışını, orta sahada sıçışını sadist bir ifadeyle izleyen, Ziya Doğan-Ayman misali sağ bekte Toraman'dan asla vazgeçmeyecek gibi duran bir adamdan bahsediyoruz. Bu adam Beşiktaş'ı nereye götürür? Haydi bir yere götürmeyeceği belli bu seneyi kaybettirmese bari 1-0, 1-0 umudumuzu sürdürsek. Ama sanıyorum ki bunu becerebilecek kalibrede bile değil.
Ha bir de son sözü Nobre,Serdar Özkan,Fink'e bırakıyorum siz zaten anladınız. Bu Beşiktaş'ın havasından mıdır suyundan mıdır bütün sezon iki gol atan Nobre gider gitmez tek maçta iki gol, Galatasaray tarafından alınınca sevinçten sokaklara döküldüğümüz 30 yaşındaki genç yetenek Serdar Özkan önce Beşiktaş'a gol bu sezonun açılış maçında da iyi oyun ve gol atıyor. Keza Fener'e attığı golle "finkmek" diye bir fiili ortaya atan,adam gibi adam ama iyi futbolcu olmayan Fink, Samsun'daki ilk maçında bence iki bazılarına göre üç asistle maça damgasını vuruyor. Pes vallahi pes.
https://twitter.com/#!/akunovac
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder