16 Eylül 2011 Cuma

Milano-Dolmabahçe Hattı II


Yazının ikinci bölümünde kaldığım yerden Beşiktaş'la devam ediyorum.

Öncelikle son söyleyeceğimi ilk söylerek başlamak istiyorum, aklı selim Beşiktaş taraftarları dünkü futboldan memnun değil. Rakibi önde karşılamayan,top kazanamayan,bireysel yeteneklere fazlasıyla bağlı, orta sahası Fernandes dışında (Maç sonlarına doğru skor 4-1 olunca Necip'te çıkmaya başladı) birkaç metre karede oynayan bir Beşiktaş izledik. 4-3-3'ün temel niteliği olan bek-açık uyumunu bir türlü beceremeyen bir gün İsmail'in birgün sağbek'in (ki işin kötü yanı sağbek diyoruz,Beşiktaş'ın net bir sağbeki yok) kötü oynadığı bir Beşiktaş izledik.

Bunlara rağmen futbol filozofu Ömer Üründül'ün dediği gibi "futbol ilginç bir oyun" Rakip filelere 5 gol birden bırakan ve tüm sorunları yokmuş gibi gösteren üzülerek söylüyorum ki bu oyunuyla Carvalhal denen 3.sınıf antrenörü takımın başında tutan bir Beşiktaş izledik. Futbol,skor sonuç oyunudur hele Türkiye şartlarında skor ve sonuç futbolun güzelliklerinden,doğrularından önce gelir. Ama dün maçı reelist olarak etüt eden bir Beşiktaşlı bu futbolla Kiev'in yenilemeyeceğini, Stoke karşısında ölüp ölüp dirileceğimizi, haydi gruptan çıktık karşılaşacağımız kaliteli ekip karşısında gene erkenden havlu atacağımızı görebilir.

Dün Toraman'ın yokluğunda oynayan Ekrem, hücuma fazlasıyla zenginlik katmış Toraman'dan sonra Daniel Alves gibi gelmiştir ama üç sezondur Beşiktaş'ta sağbek oynamasına rağmen hala arkasına adam kaçırmamayı, çizgi halinde durmayı öğrenememiştir. Türk futbolcusu mu savunma yapmayı bilmez? Yoksa bu topçulara savunma yapmayı öğretecek antrenör mü yoktur? İşte buda başka bir yazının konusu ama sonuç değişmeyecek. Yarın bir Shevcenko bir Milevsky bir Gusiev bu savunmaya eleğe çevirir, kötürüm yapar altından alır.

Hiç mi iyi olan şey yoktu? Tabiki vardı, bu 5-1 şapkadan tavşan misali ortaya çıkmadı. Bir kere Beşiktaş'ta Quaresma faktörü var. O varsa futbol var,zevk var, görsellik var. Ön tarafta çok kaliteli bir santrafor var; Hugo Almeida. Gerçekten Carew'den sonra Beşiktaş'ta beni heyecanlandıran ilk santrafor. Geçen sene kötü günlerinde de olumlu yorumlarda bulunmuştum gerçi hayatında Portekiz milli takımı görmemiş Makakula'yı futbol tanrısı ilan eden bizlere Hugo Almeida'nın o hali bile fazla ya neyse...

Orta sahada iyi olan Fernandes var. Dün hem Beşiktaş'ı taşıdı hemde bir görsel resital sundu. Necip'te iyiydi, Aurelio baya baya iyiydi şaşırtıcıydı. Ama şunuda söylemek lazım ki rakipte orta saha adına hiçbirşey yoktu. Takımın en iyisi diyeceğimiz Haris Medunjanin(Bosna milli takımındada oynuyor) 75'ten sonra ısındı, sağa sola bir iki pas yapmaya başladı. Birde bu takımların fiziksel yapısı güçlü olur,teknik takımları tekme tokat durdururlar diye bilirdik oda yok arkadaş. Çok şerefli,namuslu,pozitif futboldan yana takım çıktı bu Maccabi... Saygılarımı sunuyorum ama ne biliyim orta sahada bir diş gösterme, savunmada bir çakılı oyun, kolay çalım yememe falan bunlarıda göstermelerini beklerdim. Bu takım Panatinaikos'u nasıl elemiş onuda merak etmekteyim, Yunan ekonomisinin battığı şu günlerde futbolcular "Ulan benim aylık yattı mı acaba?" diye düşünürken mi olmuştur bu olay bilinmez.

Neyse öyle veya böyle Beşiktaş en azından moral buldu, Eskişehir maçına göre çok daha derli topluydu. Sadece Beşiktaş değil Türk futboluda Çarşamba ve Perşembe geceleri üst üste gelen galibiyetlerle soluklanma fırsatı buldu,kendine geldi. Umarız böyle devam eder iki takımımızda şöyle güzelinden Mart'ı görür Avrupa kupalarında.
Maçın özetinide ekleyelim.



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder