4 Ekim 2011 Salı

Sıkıcı Sıkıcı Sıkıcı BEŞİKTAŞ

15-20 yıldır premier lig izliyorsanız yada yaşınız tutmamasına rağmen ilgi duyup eskileri araştırıp,takip ediyorsanız başlıktaki terimin Arsene Wenger öncesi Arsenal'i için pek çok kez dillendirildiğini hatta 1-0 biten bir çok maçtan sonra Highbury tribünlerinde duyulduğunu bilirsiniz. 

Arsenal'i fazla anlatıp kafa açmak istemem, dünkü Beşiktaş'a dönelim.

Kağıt üstünde baktığımızda Quaresma'da Guti'de olmasa Almeida'da olmasa ligin en kaliteli orta üçlüsü, ligin en çok heyecan veren ileri üçlülerinden birisi Beşiktaş'ta. Aurelio-Necip-Fernandes iyi işleyen bir sistemde doğru görevlerde oynatılsa rakibe top vermez birde Ernst-Guti'ninde katılımıyla açık ara ligin en iyi orta saha rotasyonunu oluşturan Beşiktaş, Carvalhal'in saha içinde bu oyunculara yüklediği saçma misyonlarla bu müthiş kadroyu resmen sabote ediyor.

Fernandes, kesinlikle oyun kurucu oynayabilecek bir isim değil. Fernandes, yetenekli bir ön liberodur,ön libero özelliklerinin kesiciliğinin,gücünün yanı sıra çalım atar,pas yapar,orta yapar,iyide şut atar. Kısacası çok yönlü kaliteli bir ön liberodur ama kesinlikle takımı oynatacak,aldığı topların çok büyük kısmını olumlu kullanacak bir oyuncu değildir. Dün yaptığı top kayıpları zaten bunu göstergesi.Birde sen bu adamı zorla "oyun kurucu" oynatınca defansif verimlilğini azaltıyorsun,git gelden bitkin düşüyor daha hiçbir maçın 90 dakikasını çıkaramadı sahada olduklarında ise 70'den sonra yürümeye başlayan bir Fernandes izledik. Suç onda değil, ondan her iki taraftada harikalar yaratmasını bekleyen Carvalhal'de. Şunu net söyleyebiliriz ki şu an ki kadroda BEŞİKTAŞ'ın tereddütsüz oyun kurucusu Guti'dir. Carvalhal, onla arasındaki musibetin sahaya yansımasına engel olamamıştır. Guti gittiğinden beri Beşiktaş öyle böyle kazanmaktadır ama 5-1 kazanırken bile zevk vermeyen, dikine 4-5 pas yapamayan bir Beşiktaş vardır. Ya Guti'yi tekrar kazanacaksın yada devrede "hücum yetenekleri" olan, pasör, yaratıcı, savunması ikinci planda, aldığı topları olumlu ve gole yönelik kullanabilecek bir oyun kurucu alacaksın başka yolu yok tesadüfen 1-0 1-0 kazanarak şampiyon olamazsın.

Zaten Beşiktaş'ın neden 3 ön libero ile oynadığını anlamak mümkün değil. Aurelio-Fernandes-Necip üçüde ön liberodur. Bunun lamı cimi yok, arada hücumada birşey katarlar ani çıkışları olur golleri,asistleri olur ama devamlılığı olmaz yani olamaz çünkü bunlar hücum yeteneği kısıtlı oyuncular. Hadi Avrupa'da zor bir deplasmana gidersin bu üçüyle çıkarsın eyvallah deriz ama lige 4'te 0 başlamış bir Antep'e karşı sen göbeğe set çekip bir tane bile yaratıcı oyuncu koymuyorsan "büyük takımım" diye dolanmamak lazım. Bir Beşiktaş'lı olarak şunu söyleyebilirim ki en kötü zamanlarımızda bile bizim orta sahamızda Rico Paşalar, Delgadolar oynardı oyun kurucu dediğin böyle olur.

Hakemlere geçmeden önce RÜŞTÜ'ye ayrı bir parantez açalım kendisi yıllanmış şarap gibi... Kalitesini kimse tartışamaz, Barcelona kalesini korumuş bir adamdır. Barca kaleside kolay değildir Valdes'e kadar Barca'nın istikrarı sağlayamadığı tek bölgesidir. Barca'yı boşverelim Rüştü hala bu ülkenin en iyi kalecisidir, genel olarak baktığımızda zaten rakibi yoktur, büyük ihtimalde olmayacaktır ben bir daha bir Türk kalecinin Barcelona'ya turist olarak bile gideceğini sanmıyorum.

Hakemler hakkında uzun uzun yazmak istemiyorum, kötü futbol çok barizdi. Zaten 9 kişi kalmadan öncede durum farksızdı Beşiktaş'ın organize tek bir atağı yok. İzlerken uyutan, bitsede gitsek dedirten bir takım olma yolunda gidiyor Beşiktaş hemde tarihinin en iyi kadrosuyla bunu yapıyor ya insan ister istemez üzülüyor hele eğer ki Beşiktaşlıysa bizim gibi çocukluğundan beri böyle bir kadronun hayalini kurmuşsa üzüntüsü ikiye katlanıyor. Ama hakemler... Onlarıda unutmamak lazım. Genelde ligin 5. haftasından başlayıp sonuna kadar devam eden "Beşiktaş'ı katletme sezonu"dün gece itibariyle olağan günü ve saatinde başladı. Türkiye'de sol bek sıkıntısı var derler ya onu boşverin, Türkiye'de yan hakem sıkıntısı var. 2 metre ofsaytı görme, pozisyonun devamında kırmızı kart olunca ölü taklidi yap, suç orta hakeme kalsın. Bu iş bu kadar kolay mı? Bu kadar kolaysa bizde yapabiliriz.

Yazının özetine gelirsek, Beşiktaş çok sıkıcı Beşiktaş zevk vermiyor Beşiktaş'ın oyun kurucuya ihtiyacı var. Gerçek bir maestro bulmadığımız sürece bu iş olmayacak. Klasik orta saha oyuncularının ayda yılda bir yaptığı parlamalar sayesinde rahat maç izlemeye alışmış bu bünye değişiklik istiyor.Top yapan,rakibi boğan,çıkartmayan,pasla yoran bir Beşiktaş istiyor. Çok mu şey istiyor?


Maçın nadir pozisyonlarınıda aşağıda izleyebilirsiniz.




twitter.com/akunovac

18 Eylül 2011 Pazar

Şampiyonluk Sizin Kupa Sizin!


Bu yazıya nasıl başlanır bilinmez.Biraz karışık bir giriş yapacağım.

 Maç öncesi yazımda pozisyonları karşılaştırırken Parker>Calderon demiştim.Parker,bu kez bokunu fazlasıyla çıkardı.Bu kadar top kullanarak başarılı olamazsın.Skor yükünü çekse de çoğu zaman organizasyondan birhaberdi Fransa.

 Navarro>Gelabale demiştim.Adam MVP oldu fazla söze gerek yok.Gözyaşı damlası,gözyaşı üçlüğü ve en son gözyaşı fadeawayi.Yapmadığı kalmadı.En son Fransa olmakla birlikte 11 takımın canını çok yaktı Navarro.Ödülü de sonuna kadar haketti.Saçma toplar kullanmadı değil ama gereken anda yumruğu fazlasıyla sert indirdi.

 Batum>Rudy Fernandez demiştim.Batum,turnuva genelinde oynadığı oyunu ilk yarıda gösterdi fakat ikinci yarıda çok kötüydü.İnatla üçlük denedi,inatla kaçırdı.Tecrübe eksiği olduğu çok açık.Çok büyük bir potansiyeli olduğu çok açık fakat bu tür maçlarda doğru hamleyi yapmak için biraz beklemen gerekir.Batum çok acele etti.Hiç iyi olmadı bu kendisi ve takımı için.Fernandez ise çok iyi bir maç çıkardı.Atletizmini konuşturdu,takımın akıcı oyununa fazlasıyla uyum sağladı.Galibiyet için de Fernandezin ekstra oyunundan çok bu katkısı gerekiyordu zaten.

 Gasol>Diaw demiştik.Asist konusunda iki oyuncu da iyiydi ama biri çok iyiydi.Gasol tüm turnuva boyunca hiç kötü oynamadı.Bence bir uzun için en önemli olan da bu.Çok iyi oynamak yerine "hiç kötü oynamamak".Sonuna kadar hakedilen şampiyonlukta en büyük pay sahiplerinden biriydi.Çoğu kişi "bal" dese de,attığı o üçlük onun gelişiminin göstergesiydi.Şut menzilini sürekli geliştirdi,sürekli çalıştı.Mark Gasol artık elit bir uzun.

Gasol>Noah demiştik.Double double'ını yaptı,post oyunlarını yaptı,üçlüğünü attı,asistini yaptı.Avrupada bir harika bu adam.Noah'a karşı üstünlüğünü sağladı.Savunmada sıkıntı yaşamadı,faul problemine girmedi.Navarro bu kadar oynamasaydı MVP de olabilirdi.

 Benchlere de değinmek gerek tabii.Ibaka "sixth man of the eurobasket"tı kesinlikle.Oyuna her girdiği maçta katkı verdi.Sayı olarak,ribaund olarak,blok olarak.Bugün de kısa sürede tam 5 blok yaptı.İmzayı bir şekilde koydu.Artık kesinlikle bu takımın değişilmezi olacaktır.

Şimdi de ödülleri dağıtalım(kişisel):

Most Valuable Player:Juan Carlos Navarro(İSP)

Most Improved Player:Bo Mccaleb (MAK)

Most dissappointing Player:Ricky Rubio(İSP)

Defensive Player of the eurobasket:Andrei Kirilenko (RUS)

Sixth Man of the eurobasket:Serge Ibaka(İSP)

www.twitter.com/OguzhaNba

Acısıyla Tatlısıyla Geldik Finale


Fibanın yeni uygulamasıyla maç sayısı arttı falan fişman derken finale kadar geldik.Yorucu bir tempo,hiç de fena olmayan maçlar ve artık final.Finalde gözümüz kapalı favori gösterdiğimiz İspanya ve kadro potansiyeliyle final oynaması hiç de sürpriz olmayan Fransa karşılaşacak.Maçı kim kazanır bilmem de,maçın her noktasında önemli mücadeleler yaşanacak.Mesela mı?

 Maçı,oyuncular ve pozisyonlarına göre kıyaslayacak olursak:

Oyun kurucular Tony Parker ve Jose Calderon.Bu açıdan Fransanın bariz bir üstünlüğü var.Tony Parker hem oyunu yönlendirme açısından,hem de takımın skora ihtiyacı olduğu zamanlarda sorumluluk alabilen bir oyuncu.Calderon ise her zaman problemli bir oyuncu olmuştur.Takımda patron olmak isteyen ve bu rahatlığı bulamadığında katkı veremeyen bir oyuncu.Buradan Fransa avantajlı görünüyor.

Şutör Gardlar Gelabale ve Navarro.Gelabale rasta saçlarının gitmesiyle oyununda da değişimler olmuş fakat karşısındaki adam avrupanın en iyi skorer gardlarından biri.Gözyaşı damlası kavramına "gözyaşı üçlüğü"nü getiren,sıçramadan üçlük atıp rakiplerine psikolojik oyunlar oynayan bu adamı durdurmak zor.Top aldırmamak tek çözüm zira aldığı zaman blok yeme olasılığı çok düşüyor.Buradan İspanya önde görünüyor.

Kısa Forvetler Nicola Batum ve Rudy Fernandez.İki NBA patentli,iki Portland Blazers patentli oyuncu.Birçok açıdan benzerlik gösterseler de Batum bu turnuvada çok daha formda.Özellikle Yunanistan maçının son çeyreğinde oynadığı oyun çok büyüktü.Top almaktan kaçınmıyor,sürekli top almak da istemiyor.Zaten Fransanın buralara gelmesindeki en büyük etken bu.Hiç kimsenin bireysele dönmemesi.Buradan Fransayı avantajlı görüyorum.

Uzun Forvetler Boris Diaw ve Marc Gasol.Kısa kesiyorum,Gasol her açıdan üstün.Turnuvada da gayet iyi oynuyor.Pota altında abisiyle birlikte duvar ördüler.İspanyayı buraya getiren etken de bu zaten.Fransanın ne yapıp edip hücumda İspanya pota altını faul problemine sokması.Başka türlü oradan istediklerini alamazlar.İspanya burada avantajlı.

Pivotlar Joakim Noah ve Pau Gasol.İşin savunma kısmında Noah tabi ki üstün lakin gününde olduğu zaman pek savunma dinlemeyen bir adamdır Pau Gasol.Her ne kadar kendisinden nefret etsem de eğer günündeyse İspanya çok rahat eder.Zaten amaçları Noah'ı faul problemine sokup orada at koşturmak olacak.Bunu erken bir zamanda başarırlarsa her türlü İspanya galibiyeti görünür.

 Acısıyla tatlısıyla finale geldik.Umarım güzel bir maç izleriz.

www.twitter.com/OguzhaNba

Muhteşem bir Futbol Günü Part 2


Yazının ilk kısmında Tottenham-Liverpool maçının ilk yarısından ve maçın devamının nasıl gelişeceğinden bahsetmiştim.Liverpool'da Skrtel da kırmızı kart gördü ve gardları iyice düştü.Tottenham maçı Adebayor(2) Modric ve Defoe'nun golleriyle 4-0 kazandı.

 Sonra asıl maç başladı.Premier ligin form durumuna ve galibiyet durumuna göre en iyi 3 takımından 2sinin maçı.Manchester Utd Chelsea'yi Old Trafford'da ağırladı.Maç öncesi tahminler Manunun klasik başlangıcını yapıp erkenden golu bulacağını ve maçın geri kalan kısmını da forse edeceği yönündeydi.Lakin öyle olmadı,Chelsea Manunun oyun düzenini çözmüş ve buna uygun çözümler geliştirmişti.Manunun en büyük gücü olan 3.bölgede yaptıkları seri pasları kilitlemek adına ortasahanın göbeğini ele geçirdi.Anderson'u kilitleyerek Ashley Young ve Naniye atılabilecek topların ilk oynandığı bölgeye Chelsea bayrağını diken Villas Boas,kısa süre içinde kontrolü de eline geçirmişti.Ta ki duran topta Youngın müthiş muz ortasını gole çeviren Smallinge kadar.Golde ofsayt şüphesi olsa da Manunun istediği zaman gol atabileceği gerçeğini değiştiremedi bu.

 Manunun öne geçmesi Chelseanin kontrolü bırakmasına yetmedi.Hafif hafif De Gea'yı zorlamaya başladıkları sırada Naninin akıllara zarar golü geldi.Bir takım düşünün,iyi oynuyorsunuz,istediğiniz taktiği sahaya yanıtıyorsunuz sahanın iki yarısında da ama 2-0 geriye düşüyorsunuz.Bu dakikadan itibaren Chelsea'nin topla oynama oranı biraz düştü.Manu ise alışık olduğumuzdan çok daha geç ritim tutmaya başladı.İlk yarının sonlarında Rooney farkı 3'e çıkardı.

 İkinci yarıya hızlı başlayan olması gerektiği gibi Chelsea oldu.Torres farkı 1'e indirdi.Daha sonra Chelsea'nin hakimiyet kurma planları,Sir'ün kontra planları nedeniyle pek çalışamadı."Kontra-baskı",penaltıyla sonuç verdi ama Rooney büyük bir şanssızlıkla topu dışarı vurdu.Bu,maçtaki "epic fail" serisinin sadece başlangıcıydı.Fernando Torres'in kaleciyi geçip "kaleyle" karşı karşıya kaldığı pozisyon,izleyenlerinin belki de uzun yıllar unutamayacağı bir pozisyon halini aldı.O topu dışarı vuran Fernando Torres,mavinin lanetini biraz daha kantladı.

 "Epic fail" serisinin sonu da Dimitar Berbatovdan geldi.Rooney akıl dolu bir pasla karşı karşıya kaldı,arkadan gelen Berbabov'un önüne yuvarladı.Berbatov ise topu boş kaleye vurmak yerine defansın yetişmesini sağladı.Bu kadar inanılmaz olaylar bir maçta bir daha buluşur mu bilmem ama,ben bu maçı izlediğim için kendimi çok şanslı(!) sayıyorum.

www.twitter.com/OguzhaNba

Muhteşem bir Futbol Günü Part1



Günü 13:30'da Psv-Ajax maçıyla açtık.Hollanda'nın en büyük 2 takımının maçı tempolu,bol pozisyonlu,kısacası seyir zevki yüksek bir maç oldu.2-2 sona eren maçta Ajax daha karlı çıktı diyebiliriz.

 Daha sonra Gözlerimizi Glasgowa çevirdik.Dünyanın en önemli derbilerinden birine,Rangers-Celtic derbisine gittik.Naismith'in golüyle 1-0 öne geçen taraf Rangers'tı.İsmine yakışır şekilde tempolu bir mücadele oldu.Top bir o kalede bir bu kaledeyken Hooper çok iyi bitirişiyle Celtic durumu 1-1 yaptı.İlk yarı böyle bitecek derken El Kaddourinin uzaklardan vurduğu topu kaleci McGregor aynı güzellikte(!) içeri aldı ve Celtic soyunma odasına 2-1 üstünlükle gitti.
          
 Rangers'ın maçı çevirmesinin tek yolu ikinci yarıya baskılı başlayıp oyunun kontrolünü ele geçirmesinden geçiyordu.Tam da bu şekilde başlayan Rangers henüz ilk dakikalardan itibaren kalede varlığını hissettirdi.Baskı,55. dakikada Jelavic'in harika kafa vuruşuyla 2.golü getirdi.Beraberliğin ardından birazcık kıpırdanan Celtic kornerden çok tehlikeli geldi ama direğe takıldı.Atamayana atarlar felsefesi uygulamaya girdi ve tamamen galibiyet golü için gelen Rangers,ikinci yarıdaki harika oyununun karşılığını 67.dakikada Lafferty'nin bitirişiyle aldı.3-2 öne geçen Rangers kontrolü elinden hiç bırakmadı.75'te Mulgrew kırmızı kart görünce Celtic'in gardı tamamen düştü.Duraklama dakikalarında Naismith skoru belirledi ve müthiş derbiyi 4-2 ile Rangers kazandı.

 Birden fazla ekranda futbol maçı izleyen biri olarak boş durmadık tabii.Tottenham-Liverpool maçı da ekranlarımdan birindeydi.Liverpool aynı tas,aynı hamam devam ediyor.Luka Modric'in muhteşem golüyle maça 1-0 önde başladı Spurs.Baskılı oynayan ve kontrolü elinden hiç bırakmayan bir Spurs vardı ilk yarıda.27.dakikada Charlie Adam kırmızı kartla oyundan atılınca iyice rahatladılar.Zaten premier ligde Arsenal veya Liverpoolla oynayan takıma kısaca "şanslı" deniyor artık.Bu maçı da Spurs alır,Liverpool ahlar vahlar içinde devam eder.

 Diğer maçlara da değinecek olursak Atalanta Palermoyu 1-0 mağlup etti.Getafe evinde Rayo'ya 1-0 yenildi.Guiza sihrini Getafeye de dokundurmuş olsa gerek.






http://twitter.com/OguzhaNba

17 Eylül 2011 Cumartesi

Tribün Erkek İşidir(!)


TFF yeni kararını açıkladı.Artık seyircisiz maç cezası olmayacak.Ceza olacak ama tribünler boş kalmayacak.Tribünlerde kadınlar ve anneleri yanında olmak şartıyla 12 yaşından küçük çocuklar olacak.Bu kararın amacı,sebebi,sonucundan önce şunu belirtmek isterim ki iyi niyetle verilmiş bir karar.Artık tribünler bomboş kalmayacak ve daha da önemlisi artık futbol bir amaca hizmet edecek.Bu kapsamda çocuk esirgeme kurumları,huzurevleri,yardıma muhtaç çocuklarla ilgilenen kuruluşlar maçlara gelebilecek.Onları hayatlarına bir yenilik olacak ve en önemlisi de bu tür kuruluşların tanıtımı yapılacak.Bu sayede daha fazla insana ulaşılabilecek.Her şey defansın arkasına sarkan bir topun ne olacağı,tribünlerin bune ne tepki vereceği değildir.Olayı böyle düşünelim,böyle yorumlayalım.Türk futbolu belki de ilk kez bir işe yarayacak.

 Saçma sapan yorumlar da var."Kadınlar tribünleri altıngününe çevirir","danteller sarar tribünü" gibi.Küfürden başka bir şey duyulmayan,sigara ve biradan başka bir koku olmayan bir tribündense yaprak sarması kokusu eşliğinde maç izlemeyi tercih ederim.Birazcık gelişelim,geniş güşünelim.

http://twitter.com/#!/OguzhaNba

16 Eylül 2011 Cuma

İyi niyet Elçilerinin Final Yürüyüşü




Kadronuz kaliteli olabilir..
Birden çok NBA patentli oyuncunuz olabilir..
Uzaklardan şutlar sokabilirsiniz..
Top listlere girecek smaçlar izletebilirsiniz..

Eğer başarı istiyorsanız,biraz fazlası gerekir..
Eğer hep birlikte oynayabiliyorsanız..
1 kişiye bağlı kalmaktansa herkesi kullanabiliyorsanız..
Takımınızın benchiyle starterı karıştırılıyorsa..
Hep birlikte savaşıp,hep birlikte kazanıyorsanız..
Hakediyorsunuz demektir.

Bugün Fransa'yı finale taşıyan şey 'iyi niyet'ti..
Ali Traore bir 'Tim Duncan' değil,ama 'iyi niyet'le oynadı..
Nicola Batum ismini hiç vurgulamadı,alt yapıdan çıkıp gelmiş gibi 'iyi niyet'le mücadele etti..
De Colo 40 yıllık oyuncu sakinliğinde 'iyi niyet'le yeteneklerini konuşturdu..
Tony Parker zaman zaman saçmalasa da bunları da 'iyi niyet'le yaptı..

İşte zaferin anahtarı buydu.Fransa,Rusyayı 79-71 yenerek tarihinde 62 yıl sonra ilk kez eurobasket finaline çıktı.İspanyanın karşısına çıkabilecek en iyi takım çıktı.Yolunuz açık olsun...

http://www.twitter.com/OguzhaNba